7244 Sayılı Kanun ile Getirilen Değişikliklere İlişkin Hukuki Değerlendirmeler

Yeni Koronavirüs (Covıd-19) Salgınının Ekonomik Ve Sosyal Hayata Etkilerinin Azaltılması Hakkında Kanun İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun (“Torba Kanun”) 17.04.2020 tarihli ve 31102 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır.

İşbu yazımızda, Torba Kanun vasıtasıyla i) İş Hukuku mevzuatı, ii) Ticaret Hukuku mevzuatı ve iii) Tüketici Hukuku Mevzuatına ilişkin getirilen değişiklikler incelenektir.

      I.          İş Hukuku Mevzuatı

1.      Covid-19 Etkilerinin Devam Ettiği Süreçte İşveren Tarafından İş Sözleşmeleri Hangi Hallerde Feshedilebilir?

Torba Kanun’un 9. Maddesi vasıtasıyla 4857 Sayılı İş Kanunu’na (“İş Kanunu”) Geçici 10. Madde eklenmiştir. Söz konusu madde uyarınca, İş Kanunu’nun kapsamına girip girmediğine bakılmaksızın, her türlü işçinin iş sözleşmesi, maddenin yürürlüğe girdiği 17.04.2020 tarihinden itibaren 3 ay süresince yalnızca,  İş Kanunu’nun 25. maddesinin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde ve diğer ilgili kanunlarda düzenlenen “Ahlak ve İyiniyet Kurallarına Aykırı Davranışların” mevcudiyeti halinde feshedilebilecektir. Dolayısıyla, bu süreç boyunca bir işçi ahlak ve iyiniyet kurallarına aykırı bir harekette bulunmadığı taktirde, iş sözleşmesi hiçbir koşulda feshedilemeyecektir.

Bu hüküm ile işçi lehine bir düzenleme getirilmiş gibi gözükse de, hemen ardından gelen 9. maddenin 2. fıkrasında işverene ücretsiz izne çıkarma hakkı tanınmış ve birinci fıkranın uygulanabilirliği adeta yalnızca “iyi niyetli” işverenlerin takdirine bırakılmıştır. Söz konusu hüküm uyarınca işveren, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle üç aylık süreyi geçmemek üzere işçiyi tamamen veya kısmen ücretsiz izne ayırabilecek olup bu madde kapsamında ücretsiz izne ayrılmak, işçiye haklı nedene dayanarak sözleşmeyi fesih hakkı vermeyecektir. Normal koşullarda ücretsiz izne ayırmak için işçinin yazılı onayını alması gereken işveren, bu hüküm sayesinde üç aylık bu süreçte işçinin onayını almaksızın işçiyi ücretsiz izne ayırabilecektir.

Söz konusu geçici fesih yasağı ve ücretsiz izne ayırma hakkı 3 ay süreliğine getirilmiş olup, Cumhurbaşkanı’na bu süreleri 6 aya kadar uzatma yetkisi tanınmıştır.

2.      İş Sözleşmesinin Feshi Yasağına Aykırı Davranış Halinde İşveren Aleyhinde Uygulanacak İdari Yaptırımlar Nelerdir?

İşveren veya işveren vekilininin iş akdinin feshi yasağına aykırı hareket etmesi halinde, sözleşmesi feshedilen her işçi için fiilin işlendiği tarihteki aylık brüt asgari ücret tutarında idari para cezası verileceği düzenlenmiştir.

Torba Kanun ile getirilen bu idari yaptırımın yanı sıra, bu süreçte fesih yasağına aykırı hareket ederek iş sözleşmesini fesheden işverenin gerçekleştirdiği fesih geçersiz bir fesih olacak olup, işveren aleyhinde işe iade davası açılması ve akabinde kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve diğer işçilik alacaklarının tazmini için dava açılması imkanı oluşacaktır.

3.      Ücretsiz İzne Ayrılmasına Karar Verilen İşçilerin Nakdi Ücret Desteği ve Sigorta Primleri Nasıl Karşılanacaktır?

Torba Kanun’un 7. maddesi ile 4447 İşsizlik Sigortası Kanunu’na (“İşsizlik Sigortası Kanunu”) Geçici 24. Madde eklenmiştir. Söz konusu hüküm uyarınca 15.03.2020 tarihinden itibaren uygulanmak üzere, ücretsiz izne ayrılan ve aynı zamanda kısa çalışma ödeneğinden faydalanamayan işçilere, herhangi bir sosyal güvenlik kuruluşundan yaşlılık aylığı almamak kaydıyla, üç ay süreliğine işsizlik sigortası fonundan günlük 39,24 TL nakit ücret desteği sağlanacaktır. Yapılan ödemelerden yalnızca damga vergisi kesintisinin yapılacağı da ayrıca düzenlenmiştir.

Burada dikkat edilmesi gereken husus, nakit desteğin ancak işçinin kısa çalışma ödeneğinden faydalanmadığı ve bununla birlikte ücretsiz izne ayrıldığı hallerde verildiğidir. Eğer işveren, ücretsiz izne çıkarılmadan önce kısa çalışma ödeneği başvurusunda bulunmuş ve işçi halihazırda kısa çalışma ödeneğinden faydalanıyor ise, günlük 39,24 TL’lik nakit ücret desteğinden faydalanamayacaktır.

Getirilen bu hüküm ile beklenenin aksine aslında işveren lehine bir düzenleme yapılmış oldu. Normal şartlarda kısa çalışma ödeneğine gidilmesi halinde, aldığı brüt ücreti ile orantılı olarak aylık 1.758 TL ile 4.381 TL arasında bir ücret alacak olan işçi, kısa çalışma ödeneğine başvurulmayıp ücretsiz izne çıkarılması halinde, işsizlik sigortası fonundan gelecek destek ile ancak 1.177 TL’lik bir ücret desteği alabilecektir. Bu minvalde de, getirilen düzenlemenin işçiyi korumadığını söylemek abes kaçmayacaktır.

Sigorta primleri açısından ise, nakdi ücret desteğinden yararlanan işçilerin genel sağlık sigortalısı olarak kabul edileceği ve genel sağlık sigortasından faydalanabileceği düzenlenmiştir. Sigorta primleri de işsizlik sigortası fonundan karşılanacaktır.

4.      Kısa Çalışma Başvurusunun Değerlendirilme Sürecine Hangi Değişiklikler Getirilmiştir?

Torba Kanun’un 8. maddesi ile İşsizlik Sigortası Kanunu’na Geçici 25. Madde eklenmiştir. Söz konusu hüküm uyarınca kısa çalışma ödeneği başvuruları, işverenlerin beyanı doğrultusunda sonuçlanacak olup, uygunluk tespitinin tamamlanması beklenmeyecektir. Benzer şekilde, Torba Kanun’un 6. Maddesi ile İşsizlik Sigortası Kanunu’nun Geçici 23. maddesinini ikinci fıkrasının son cümlesine “başvurular” ibaresinden sonra gelmek üzere “uygunluk tespitleri hariç olmak üzere” ibaresi eklenmiş ve bu suretle, başvuruların 60 gün içerinde sonuçlandırılacağı ancak uygunluk denetimlerinin sonraki bir tarihte bilahare yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Söz konusu madde 29.02.2020 tarihinden itibaren geriye dönük olarak yürürlüğe girmiştir ve dolayısıyla bu tarihten itibaren yapılmış olan başvurular açısından da uygunluk denetimleri ileri bir tarihe ertelenecektir. Buna ek olarak, bu süreç içerisinde işçilere ödenen kısa çalışma ödeneklerinin işverenin hatalı veya eksik beyanı üzerine fazla ve yersiz yere ödendiği, ileri tarihlerde yapılacak olan uygunluk denetimleri sonucu tespit edilir ise işverenden yasal faizi ile birlikte tahsil edilebileceği düzenlenmiştir.

    II.          Ticaret Hukuku Mevzuatı

Torba Kanun’un 12. maddesi ile 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’na (“TTK”) Geçici 13. Madde eklenmiştir. Söz konusu hüküm uyarınca, sermaye şirketlerinin 2019 yılı faaliyet dönemine ilişkin olarak genel kurul toplantılarında kar dağıtımı kararı almalarına sınırlamalar getirilmiştir.

1.      Kar Dağıtım Sınırlamaları Hangi Tür Şirketlere Getirilmiştir ve Kar Dağıtımı Sınırlamalarına Uyulmamasının Yaptırımları Nelerdir?

TTK’ya getirilen Geçici 13. madde uyarınca, sermaye şirketlerinin, 30.09.2020 tarihine kadar 2019 yılı net dönem kârının yalnızca yüzde yirmi beşine kadarının dağıtımına karar verilebileceği, geçmiş yıl kârları ve serbest yedek akçelerin dağıtıma konu edilemeyeceği ve genel kurul tarafından yönetim kuruluna kâr payı avansı dağıtımı yetkisi verilemeyeceği düzenlenmiştir.

Söz konusu sınırlama, kontrolü kamu teşekküllerinde olan şirketler için istisna edilmiştir. İlgili hükmün devamında belirtildiği üzere; Devlet, il özel idaresi, belediye, köy ile diğer kamu tüzel kişilerinin ve sermayesinin yüzde ellisinden fazlası kamuya ait fonların, doğrudan veya dolaylı olarak sermayesinin yüzde ellisinden fazlasına sahip olduğu şirketler hakkında bu fıkra hükmü uygulanmayacaktır. Bu itibarla, söz konusu kar payı dağıtım sınırlaması, kamusal sermayeli şirketler için geçerli olmayacak ve fakat özel sermayeli şirketler için geçerli olacak şekilde düzenlenmiştir.

Hissedarlık yapısının çoğunluğunu özel hukuk tüzel kişilerinin oluşturduğu şirketler için getirilen işbu sınırlamanın süresini Cumhurbaşkanı, üç ay uzatmaya ve kısaltmaya yetkilidir.

Halihazırda genel kurul toplantısını yapmış, 2019 yılı hesap dönemine ilişkin kâr payı dağıtımı kararı almış ancak henüz pay sahiplerine tam veya kısmi ödeme yapmamış olan şirketler açısından ise, 2019 yılı net dönem kârının yüzde yirmi beşini aşan kısma ilişkin ödemelerin 30.09.2020 tarihine kadar erteleneceği düzenlenmiştir.

Her ne kadar TTK’ya eklenen geçici madde ile kar payı dağıtımına ilişkin sınırlamalar getirilse de, Torba Kanun vasıtasıyla, bu sınırlamalara uyulmaması halinde herhangi bir cezai veya idari yaptırım öngörülmemiştir. Dolayısıyla, bu hükmün şirketler açısından caydırıcılığı da soru işaretlerini barındırmaktadır. Nitekim, Covid-19’a rağmen ticari faaliyetlerini hasar almadan yürütebilen bir sermaye şirketi için kar payı dağıtımı sınırlaması getirilmesi amaca hizmet etmemektedir. Amaç eğer ekonomik sarsıntıları bir nebze de olsun indirgemek ise, bunun vebalinin, faaliyetlerine sağlıklı bir şekilde devam etmekte olan bir şirketin hissedarlarına bırakılmaması gerektiği, hissedarların, vakti zamanında sermaye koyarak hissedar oldukları şirkete yapmış oldukları katma değerin karşılığını kar payı dağıtımı vasıtasıyla alması gerektiği kanaatindeyiz.

Ancak zor duruma düşen şirketler açısından getirilen bu hükmün bir faydası olabilir ki o halde dahi, gerek doktrin gerekse Yargıtay’ın kabul ettiği görüş uyarınca sermaye şirketleri her yıl kar dağıtmak zorunda olmayıp, ihtiyari olarak da genel kurulda kar dağıtılmaması kararı alabileceklerdir.

Söz konusu sınırlamaların yalnızca özel sermayeli şirketler için getirilmesi ve kamusal sermayeli şirketlerin bu sınırlamadan istisna tutulması da yukarıdaki endişelerimizi destekler niteliktedir.

İşbu düzenlemenin halka açık şirketler açısından da geçerli olup olmadığı hususu ise tartışmaya açıktır. Torba Kanun ile 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nda (“SerPK”) herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Buna karşın, TTK’ya eklenen Geçici 13. Madde’de halka açık şirketlerin bu düzenlemeden müstesna tutulduğuna dair bir değerlendirmede de bulunulmamıştır. Yalnızca kamusal sermayeli şirketler sınırlamadan istisna edilmiştir. TTK’nın halka açık şirketler için de geçerli olan genel bir kanun olduğu düşünüldüğünde söz konusu sınırlamanın halka açık şirketler açısından da kabul edilebileceği söylenebilir. Fakat, kanun yapma tekniği açısından özel kanun olan SerPK’ya da geçici bir madde eklenerek bu hususun açıklığa kavuşturulması faydalı olurdu.

Torba Kanun’un 12. maddesi ile, TTK’ya eklenen Geçici 13. maddenin kapsamına giren sermaye şirketlerine ilişkin istisnalar ile uygulamaya dair usul ve esasları belirlemeye, Hazine ve Maliye Bakanlığının görüşünü almak suretiyle Ticaret Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Bu itibarla da, halka açık şirketlerin de istisna kapsamında olup olmadığı konusunda, gerek Sermaye Piyasası Kurumu’nun gerekse Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın görüşünü almak suretiyle Ticaret Bakanlığı tarafından bir genelge yayınlanarak konunun açıklığa kavuşturulması faydalı olacaktır.

  III.           Tüketici Hukuku Mevzuatı

Torba Kanun’un 14. maddesi ile 6585 Sayılı Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a (“Perakende Kanunu”) “Fahiş fiyat artışı, stokçuluk ve Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu” başlığı altında Ek Madde 1 eklenmiştir.

Söz konusu hüküm uyarınca üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından bir mal veya hizmetin satış fiyatında fahiş artış yapılamayacağı ,üretici, tedarikçi ve perakende işletmeler tarafından piyasada darlık yaratıcı, piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozucu faaliyetler ile tüketicinin mallara ulaşmasını engelleyici faaliyetlerde bulunulamayacağı düzenlenmiştir.

Fahiş fiyat artışında bulunulup bulunulmadığı, tüketicinin mallara ulaşmasının rekabeti bozucu davranışlarla engellenip engellenmediği konusunun denetimi, inceleme yapma yetkisi ve gerektiğinde idari para cezası dahil her türlü idari tedbiri alma yetkisi Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu’na verilmiştir.  Söz konusu kurul başkanlığı, İç Ticaret Genel Müdürlüğü tarafından yürütülecek olup Kurul;

a) Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürü,

b) Esnaf, Sanatkârlar ve Kooperatifçilik Genel Müdürü,

c) Adalet Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından görevlendirilen birer Genel Müdür,

ç) İlgili İç Ticaret Genel Müdür Yardımcısı,

d) Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu tarafından görevlendirilen birer üye,

e) Üretici ve tüketici örgütleri ile perakende sektörünü temsilen birer üye,

olmak üzere on üç üyeden oluşacaktır.

Bilindiği üzere, Covid-19 süresince fahiş fiyat uygulayan teşebbüsler aleyhinde halihazırda 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (“Tüketici Kanun”) uyarınca faaliyet gösteren Reklam Kurulu tarafından birçok işletmeye idari para cezası yaptırımında bulunulmuştu.

Bunun yanında, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanun (“Rekabet Kanunu”) uyarınca faaliyet gösteren Rekabet Kurumu ise halihazırda piyasada darlık yaratılmasını önlemek, piyasa dengesini ve serbest rekabeti bozucu faaliyetleri önlemek hususunda denetim ve idari tedbir alma yetkisini haiz olan bir kurumdur ve tüketici refahını sağlamak ve rekabeti bozan davranışlarını önlemek kurumun temel görevlerindendir.

Bu itibarla, Torba Kanun ile oluşturulan yeni bir kurul olan Haksız Fiyat Değerlendirme Kurulu’nun hangi alanlarda söz sahibi olacağı ve Reklam Kurulu ile Rekabet Kurulu’nun görevleri ile bir çatışma olup olmayacağı hususları tartışmaya açık olan konulardır. Bu konuların da ilerleyen süreçte açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

 

YURDAKUL HUKUK BÜROSU

Av. Berk Arda Yurdakul

Yol Tarifi